24 Eylül 2010 Cuma


selam ben avaz.

yılardır bağırıyorum sesimi duyan yok; çılgınlığa dönmüş damacanalar dolusu hırslar, kapsüllerde birikmiş; elden ele ağızdan ağıza dolanmakta. varlığın ağırlığını kapsüllere dolduramayan acemi heykeller, ağırlığının varlığıyla kapsül olmaya yetmeyen süngerler. her dönemeç farklı yola çıkar; kavşaklar vardır, ortasında çiçekler etrafı vızır vızır, birileri gelir gelir gider...

herkes, herkese bir şey söyleyebilir de;
kimse, hiçkimseye bir şey söyleyemez.


yollar devam eder ya, ben burda dişimi sıkarken
benim dişimi sıkmam bir yana, birileri ölürken, birileri ölmekten beter olmuşken
dolunayda en uzuuun farlarını yakıp, radyoda rastgelen en güzel şarkılarını dinleyen insanlar var.

hep bir kaçış, hep bir kovalamaca, ya da hep bir kandırmaca..
aynada kendinizi göremezsiniz, giydiklerinizi beğenme veya beğenmemeye dair fikirleriniz yoktur, konuşulacak şey çoktur-sessizlik daha çoktur.

agresif olmamanız gereken yerde, agresifseniz; umutlarınızla ilgili kaygılarınız artmış demektir.
sessiz olmanız yerde konuşuyorsanız, üzülmeye başlıyorsunuzdur.
hiç bir sebep yokken, dışarı çıkıyor-bir sigara yakıyor-ve insanları izleyip geri dönüyorsanız. hiç bir zamanda hiç bir yerdesinizdir.

iyi geceler ben avaz.

çığırtkanlığım kendime yas.

Hiç yorum yok: