3 Kasım 2008 Pazartesi

ertesi.

her şey bir pazartesi sabahı başladı. ve asla bitmek bilmedi.
hep o pazartesi sabahında kaldık. akşam bile olmayı.
ayın doğuşunu gecenin gelişini. sokaktaki panayırı göremedik.
ağzımızın tadı bozuktu. sevişmelerimiz ereksiyonlarımızdan kurtulma amaçlıydı.
pazartesi bitmek bilmedi ve biz hep birbirimize bakarak lanet ettik.
paradoksumuzda boğulmak işimize geliyordu.
akşamın gelmesini beklemeden birbirimizi öldürmemizi izlememiz bizim tek ayakta tutanımız, tek tatminimizdi.
bir bardak suya ihtiyaç duymadık,ağlayarak doyduk;
hep gözlerimizin içine baka baka ölümü bekledik.

aşk değildi; mecburiyet şeytan kanatlarıyla bizi hapsetmişti ve bırakmıyordu.
herşey bir pazartesi sabahı başladı ve hiç bitmedi.

toplamda bir(1) - elimizde sıfır(0)

her şeyiyle kendine ait olan bir insan,

farkına vardığında kendinin fazlasıyla içine girmiş olur.

ve yabancalaşabildikçe kendine, dışarıdan gördüğü bir(i) olur.

K5 D9

Kahkahalar şehri aydınlatıyor, ağızdan çıktığı anda kaybolan,
İçten içe, kendilerine söyledikleri amaçsız aydınlıkların çaresizliğiyle
Gözümü şişledim, sokaklardayım; nedenim bile var;
görmek ve/veya duymak istemediğimiz haykırışlar bizi eskitir.(fonda arabesk)

Küçükken daha güzel ve kolaydı.(fonda sıradan)
Derde deva içmeler, gülmeler ve sevişmeler.(fonda caz)
Çölde serap bile görmeyi umursamayan kalp ile.
Sanki günler geçtikçe serap ışık olmaya çalışıyor ama(fonda beceriksiz)
Ve şişlenmiş gözlerin yankısı hiçbir lambayı etkilemiyor(fonda ben(cillik))
Ve şişlenmiş gözlerin yankısıyla hiçbir lamba ilgilenmiyor(fonda ben(cillik))

Kum ver içeyim, Işık ver daha da şişleyeyim(fonda)

dünya malı uçan halı

Eğirdir.

Sahilde oturuyorduk;
sakince kalkıp heyecanla denize koşarak
hayat gibi derin olmayan sularda rahatça açılarak,
hiç boğulmayacağını hissederek.
peki sen ne kadar uzaktasın bu sahilden,
ya da bu ada'dan
ada insana, insan suya dönüşürken neresinde kalmışsın sen bu evrimin.

boşluğa boşal.

tef çalar oynar
kendimi eğlerim.
birileri oynar.
digerleri de onu alkislar ve gider.
bir göbek ve bir alkis daha mi.
e nereye kadar sürecek bu sarmal.
daire misiniz hep ayni uzakliktaki.
yerim öyle merkezi.
sizlanmis bir diz degilim ben olamam.
geçmicek bu sizi.
ortadaki darbenin etrafindaki her noktanin bana uzakliginin ayni olmasi kadar
taniyorum sizi.
nedenlerinizin farkli olmasi sizin farkli olmanizi göstermis olsa .
o da olsa
bu da olsa.
keske o olsa veya keske bu.
demeniz acizliginiz degil mi ki.
keske degil. evet.
evet. degil hayir.!
evet gerçekten gerçek.
karariniz kadar kararlisiniz. ..

çelisen bir çift kasigin makarna tutamayisi
gözlerimin önünden geçen japon karikatürü
komik mi.
neyi ne saniyorsunuz
bu gerçeklik içerisinde kaybolmam sadece tatminkar bir etken.
al bunu sar
al bunu sev
al buna deger ver.

çaba mi tatmin mi
hadi çöz.
iyiligin yeter eminim çaba.
çaba mi tatmin mi
hadi gör.
güzelligin yeter eminim tatmin.
hiçbirsey yetmedi de yetmezde ruhsuzlukla.
hadi bir ruh
bir ruhu siktir et hadi bir nefes.
onu siktir edemem daha fazla acitma.
ya da acit.
ne farkeder çaba.
hayir tatmindi.

alis verislerimizde fis almayi unutmayalim.
saklayalim derin bir ani yarası olustursun bögrümüzde.
duygusal devlet prosedürü olarak islensin bütün beyinlere.

hepsini bosver
senfoniyede alkis tut.
dansözede alkis tut. ve git.

---

Yıldızlar var, bakanla gören arasında vebir kadın bar çıkışı bir adamı hırpalıyor.
Hırpalanan; bildikleri ve gördüklerinin yanına kar kalamadığı bir bedende çaresizce bekleyen
Hırpalayan; bilmiş edalı ahmak; yolun sonundaki karanlığa aptal cesaretiyle koşanlardan.
Kar yağıyor ağaçlara, güneş doğuyor; mevsimler geçiyor.
Üzerindeki parkaya yapışmış dilenci insanlara bakıyor
Olmak istediği kadar hayal ve hiç olmak istemeyeceği kadar yavan.
Yerde bulduğu izmaritten bir fırt çekiyor, deveyi yakıyor ve karmaşada boğuluyor.
Kar yağmaya, güneş doğmaya ve zaman geçmeye devam ediyor.
Birbirlerinden habersiz bilginler ve duygusallar koridorda beklemeye devam ediyor

dan

da da dan.
dan da da
da da dan.

göktelen

ben kapıları kırmayı severdim, umutları göçük altında bırakmayı..
.ve her cenaze namazında, geleceğe yeni mektuplar yazmayı,

zevk almak?

taze ekmeğin kokusunu veya tadını alamamak?
ve tekrar sarılan kasetler(!)deki suflör olmak?

ya ben kafa tutarken hayata; kendimden bile sakladığım umudum?
tek notumu kapıyı severek, altından bıraktım,
kalim fonlarımı hazırlıyorum.

1234

Bir şeyler var 2.
65 yaşında yüzyıllık meyhanede resimdeki gözyaşları çalarken, sağa sola salınan bir biz, binbir hatıramın hiç birini anımsatmıyor ise, ben o rakıyı susuz mezesiz içmişim nedir ki.65.yaşıma not yazdıran herkese de teşekkürü borç bilirim. 3 günde yemek yiyen. 1 günde 1 bardak su içen. yılda bir kitap okuyan. bana bu yakışır.: )her çaba göstergesi, tatmine giden yoldaki 1 toz tanesi kadar değersiz geliyorsa artık bana; ben insanlara artık inanmıyorum demektir. Ya da bu sadece benim durağanlığımdan kaynaklanıyordur.tatmine giden yol yıllar, arttırıyorum yüzyıllar olsun..Bıyık bırakıp, kaşmir pantolon ve ceketler de giyecem. Ne dersiniz hoş olmaz mı?

Bir şeyler var 1.
saflık; insanların duygularının, kudretlerinin, zekalarının ve egolarının arasında sıkışmış kalmış bir çocuğun, oruspu annesidir. bu isim onun hakkı değildi, ama isim hakkı konusunda tartışmaya girmeye hiç gerek duyulmadı, zevkleri için hiç etmeleri dışında... Çünkü insanların gerçekten buna vakit ayırmaları söz konusu bile olamazdı, 'salak mıyım?' . Kaygılandığım şeyler o kadar fazla ki; ben kendine güvenen ve zeki insanlardan hoşlanıyorum, bu öyle bir uça geliyor ki ego kavramında duruyor. ve biz o uçta bu kavramda denge savaşı oyunu oynuyoruz. bu savaşı oynayan şaklabanlardan biri olmak istemediğim de atlamayı seçiyorum. sonra aslolan şu oluyor, güzel bir rüyadan sonraki kabus. 1 gece, gerçekten bunu kendime anlatmam 1 gece, çünkü kendileri deneysel anılarımızdan biri.siz yaşadıklarınızı sindirmeden, diğer yaşantılara yelken açan insanlar olabilirsiniz, ama ben dejavu yaşamalarımı üzülmeden atlatabiliyorum.. Gerçekten üzerine tırmanmaya zorsunmayacağım duvarlar dağlar iseniz, asla yorulmadan çıkacağım, ama vakit kaybı olmanız bir yana, inançsızlığa doğru yönelmek beni korkutuyor.

B Rh(-)

önce küçük bir çocuktu; ilk içten gülüşü, yüzünde açan papatya...
ergenliğinde içi kaynıyordu, çoğu zaman içinde kalan şekli ile yüzüne yansıyan yarım ay...
birden büyüdü, arkasına baktığında göremedikleri, sisli ara sokaklarda, sokak çocuklarının döndürdüğü sigara dumanı...
hemen ardından çok küçüldü, kar tanesi kalbini eritilmeden ısıtacağı sanrısı; binbir elin alkışladığı yüksek azizlerin(!) gururları(!) kadar yüce ...
büyümeye devam ederken kendiyle ilgili keşfettikleri, aslında onu yalnızlığın tam ortasında bıraktı, ve oluşan soyu tükenen bir canavar...
şimdi, soyunuyor, veyeni açılımları, kapı deliklerindeki yanlış anahtarların günlerce denenip kapıyı açamaması kadar aciz.

ve hala kapı önlerinde yatmak, onun en yüce -- oyalanma biçimi..

A.

masum günahlar, bilinçsizliğimizden olsun ya da olmasın. veya masum sonuçlarıyla da olsa günahtır. ve aslında karıncaların kurdukları dünyalara işemenizin hiç bir açıklaması olamaz da. Rüyalar rüya iken, eski filmlerin tadı hala damağımda iken; zamana veya insanlara ayak uydurmam, kaçamadığım cehennem gibi iken, arabesk damarımda kan iken, ve sen hala orada sadece duruyorsan, ve baktığın halde göremiyor, gördüğün halde duruyorsan, paradoksta boğulmak işine geliyorsa; aslında ben hiç varolmadığımı sana yaşatabilirim.emin olabileceğimiz tek şey yaşadığımız hissi, ve bu dünyadaki en güzel memleketin en güzel köşesinde, yağmur yağarken sele verilen gönüller; yağmurda oynayan çocukları değil, erken saatte eve dönme zorunluluğu olanların çaresizliğini gösteriyor.düşünemediğim her sonun gelişimine ayak uydurma biçiminizle, aciz bir 'eyvallah' sonu koyduğunuz sayfadan habersiz, yediğiniz elmadan kurt çıkmasına küfür edin.