21 Aralık 2010 Salı


İçtihatlarını öğrenmeye başladıktan bir süre sonra, hayatı VE
hayal kurmayı başarabilecek kadar yakalayınca gizemi, derin bir bekleyiş kaplar insanı;
bu bekleyiş, beklentilerin karşılanabilme oranıdır.
Bu bekleyiş;
Ayaklar arafta, baş yukarıda bir damla suya hasret, bir çöl maymununun kahredici bekleyişi; gibidir. Aslında sorgulamaya beyninizin yettiği yerde bile, tasarlayabilecek kapasitede olsanız bile; kendinizi arkanıza bakmadan kaçtığınızı bulursunuz. Niye mi?


Çünkü önce gözde, ya da tende, aldığınız tüm etkileri, sorgulayabilme kapasiteniz yüksektir.
Çünkü yalnızsanız, kafayı yeme kapasiteniz yüksektir.

Sorguladığınız şeylerin, beyninizde dönüp durması, sizin geçmişinizin bir anda, yalnızlık harmanıyla size ağır bir yenilgi yaşatması demektir.


Siyah farıyla Adile Naşit; kahkahalarla çınlatırken mahallenin arka sokaklarını, çocukluğunuza dönmek istersiniz.


7 Ekim 2010 Perşembe

yeterince iyi olamıyorsan, yeterince kötü ol.

ding.


umut oruspu çocuğudur, bünyenizi sarsar;
fobi tünelinizin dibine gönderip, ''bekle'' der. 'bekle'





sabır, göçük altındaki madencinin ustalığıdır, hep cennete çıkan tüneller kazar.



bir iki üç dört beş altı, ...

yirmi beş yaşımda, 25e kadar bile saymaya tahammülüm olmadığı şu zamanlarda, nasıl becerecektim bilmiyorum. küçük dünyaların içerisinde büyük hayallere yer yoktur. bu yüzden, küçük şehirlerde yaşamak için ve/veya ayrılmak için, bahane LAZIM.

bahaneler için acele etmek-savaşmak için kuyu kazmak-veya ölmek lazım.





bunun dışında; aslında kuralların hepsinin üzerinden milyon kere geçmiş olmak; kurallara uygun başarılar elde etmek; kuralsız başarıların yanında bir böcek gibi kıvranır. istanbul günlerimden kalan, yüksekteyken bile daha yükseği hedefleyen safsatalarım.



hoşçakalın ben avaz.

hicivim kendime yas.



6 Ekim 2010 Çarşamba


bir kadını saplantı haline getirmek; acı çekmeye endeksli maneviyatının yoluna yağ dökmektir. yazmak için yağ dökmek- viskozitenin artılırması, sürtünmenin azaltılmasında azami rol oynar. araçlar, amaçlara hizmet etmedikçe beyin rafında.
beyin, kitapsız bir kütüphane olur; kudret hususunda.

26 Eylül 2010 Pazar

dokunamadıkça, parmak uçlarında açılır iğne delikleri.
beyninin derinliklerinden, pıhtılar halinde akar kan.

göremedikçe, heyecan ve zevklerinin ardındaki ışıklı yolları, yaşama nedenine giden; bir karga sürüsü kapatır görüş açını.

geceleri açar bazı çiçekler, mayın tarlalarının arasında..
açıldıkça güzellik katmak ister çemberine; rengarenk-coşkulu bir dünya yaratmak,
bazen bir ışık cümbüşü yapmak ister-bazen bir yıkım yaratmak...

aydınlık-coşkulu-sıcak; içimizde varolan en şehvetli mayındır, eski yılları hatırlatan ve umuta yol yaratan
en tehlikeli bombadır;en şizofren, en paranoyak mimarları içinde barındırdığı içindeyken anlamsız; uzaklaştıkça anlam kazandıran

dokusu dudaktadır, yollar gittikçe durak
kokusu boktandır yersiz kanaat

masaldır; kendini, kendine anlatmaktan kaçtığın bu kainat.


24 Eylül 2010 Cuma


selam ben avaz.

yılardır bağırıyorum sesimi duyan yok; çılgınlığa dönmüş damacanalar dolusu hırslar, kapsüllerde birikmiş; elden ele ağızdan ağıza dolanmakta. varlığın ağırlığını kapsüllere dolduramayan acemi heykeller, ağırlığının varlığıyla kapsül olmaya yetmeyen süngerler. her dönemeç farklı yola çıkar; kavşaklar vardır, ortasında çiçekler etrafı vızır vızır, birileri gelir gelir gider...

herkes, herkese bir şey söyleyebilir de;
kimse, hiçkimseye bir şey söyleyemez.


yollar devam eder ya, ben burda dişimi sıkarken
benim dişimi sıkmam bir yana, birileri ölürken, birileri ölmekten beter olmuşken
dolunayda en uzuuun farlarını yakıp, radyoda rastgelen en güzel şarkılarını dinleyen insanlar var.

hep bir kaçış, hep bir kovalamaca, ya da hep bir kandırmaca..
aynada kendinizi göremezsiniz, giydiklerinizi beğenme veya beğenmemeye dair fikirleriniz yoktur, konuşulacak şey çoktur-sessizlik daha çoktur.

agresif olmamanız gereken yerde, agresifseniz; umutlarınızla ilgili kaygılarınız artmış demektir.
sessiz olmanız yerde konuşuyorsanız, üzülmeye başlıyorsunuzdur.
hiç bir sebep yokken, dışarı çıkıyor-bir sigara yakıyor-ve insanları izleyip geri dönüyorsanız. hiç bir zamanda hiç bir yerdesinizdir.

iyi geceler ben avaz.

çığırtkanlığım kendime yas.

6 Eylül 2010 Pazartesi

; her boşluğu dolduracağım.

7 Ağustos 2010 Cumartesi

İnsanÖznesi

yalnızlık, sokakta yere bakarak yürüyüp ayrıntılarda boğulma müsveddesi
içinde bozuk para bulma umudunu saklayan bir dilenci,
ilgi odağına yerleştirdiğin kavramların değişmesi;
kırışık yüzünden, gözbebeğinin içinde parlayan iri bir balon dünya.
tekrar beklemek, ne zaman uçacağını; o trajik eğlenceye seyirci kalma coşkusu.

dejavularının genel geçer kavramlar üzerine yoğunlaşması,
hayatı, sokağı, insanları, bir kadını; korunaklı bir villanın nadide papatyası olarak görmek.
geçmişe dönecek hafızadan yoksunluk, bir türk filminde, başrol sanrıları.

yalnızlık, bir tiryakinin; ayda yürürken yerde bulunan sigaraya uzanamama çaresizliği.
yalnızlık, en başından en sonunu görüp; sadece izlediğin, dokunamadığın bir 95732d film.

Bir tepsi içerisindeki boşluk!

6 Ağustos 2010 Cuma

        • fffffgfjfgjfgjfgjfgfgjfgjfgjfgjfgfgjgfjfgjgffgfhjfgjgffffffgjfgfghfgfjgfjfgjfgjfghjfghfg

      kki

3 Ağustos 2010 Salı

Saf halin, daha sevimli ve sevilesi.

Üryan


Size uzun zamandır anlattığım, temeli haykırış olan; sıkıntı ve algılayamadıklarımın yanısıra,uzun süredir kendi kendime kalmam sonucunda, artık hayatın(?) ayrıntılarına ve/veya ilişkilerinayrıntılarına değinmek yerine; aslolan 'yalnız kalamaz insan', temelini dışarda uzun süre bıraktıktan sonra, bir paslı kasede yedikten sonra kusmamdan, sonraki günlerde kustuğumu yiyip, tekrar kusmamı, ve bunun nasıl bir dejavu olduğunu anlatacağım. Ama inanın bana, bunun için güzel bir sonum var. Özümden en başından başlayıp bu hali kendime yaşatma sebeplerim, benim sıçan ama boku kokmayankudretiminb temel taşları; temelsiz, harçsız, ustasız ve sürekli arasında kaldığı ikilem( -15, +15) duyguları arasında kalmışlığın ne tür bir arabeske yol açtığı.
Vasati 36 çöp
Benim hep içimde: alt, sömrülen, varoşlar, alkolikler, fakirler KÖYÜ ile hep olmak istediğimiz çalışkan, başarılı, paralı, efendi, gurur duyulan, gezen gören, eğlenen KÖYÜ arasında yol alan bir tren, -yüksek sesli sirenleri olan tren-, siren çalarak mutlu olan, her taşı bir durak sanan piskopat makinistlerin yolculukları vardı. Arabeskten zevk alıyorsam, bütün suçlu oruspu çocuğu makinistler. İnsanın kudretide, beynide, en muhalif yanıda bu makinistleri öldüremez; doğduğumda tavımda o makinistler dövülmeli, leğendeceviz, erik ağacı yaprakları içinde yıkanırken o mikroplar öldürülemediyse, onlar benimlekene(tli) parça olmuşlarsa, buna çare olabilecek bir ilaç yok, duygusallık, arabesk, kan veya gözyaşıakarken her damlada figüre ettikleri insan karakterlerinin hepsi, -bir iki üç dört insan,garip çevreve çerçeveler- Kaçımız gelişmeye çalışırken, yenileri görürken, topluma karışırken arada kalmadı ki, Ama kimsenin makinisti kimseyi bağlamıyor, bağlamayacak.-Ya da belki aşk dedikleri.
Vasati 35 çöp
Gözüm kahverengi içinde çöp var, bakışım donuk içinde eziklik var, ışın yapar sokarım içimde piçlikte var; sokak duman, mahallemde keşler var, eskiden ip atladığım fahişe olan kızlar, en yakın olduğum mahalle arkadaşlarımdan torbacı, katil olanlar, içlerinde ruh var; Kaçak elektriğim, çalınan ekmekler, bahçemde çiçek, fonumda umay umay, arabeskim var; sırf annem üzülmesin diye tuvaletteiçtiğim sigaraların izmaritlerini attığım, camın dışında bir izmarit depom var; benim tuvalet notlarımvar, suyun üstünde kağıda yazdığım, okunaksız... Boş beyaz kağıdım, 40 watt ampülüm, ve altındaki ben ile beraber, makinistim ve milyonlarca kısık ışık figürüm var. Yazmasam içime atsam, yıllarca denizleri mahkum bırakacak, denizlerden sıkıntı dalgaları yaratacakdüşüncelerim var, benim küçük oruspu çocuğu makinistim var. Bir de sırf o deli kafasına göre takılsın diye ona kölelik yapan bir bedenim var. Tek dostum ayrıntılar var, makinistim hiç sevmez. Saflık ve Masumiyet, deneyimlerinizle öldüremediğiniz şekli ile ruhunuza dolsun ve bir ömür boyusevinç çığlıkları atsın.
Vasati 34 çöp
Keşke O; kırlar, masallar, top sahaları, bilye kavgaları ve tapa zamanları geri gelse; keşke bugünün iyi ve kötü karakter ve rolleri, sıfatlar sadece gelecekte olunabilecekler olarak bizim çocukbeynimizde kalsa ve yol yapım çalışmasının en kral mimarı 'zaman' hep çalışma olarak kalsada bir götolsa.. En güzel günler, güneşler, ay, deniz, ekmek kokusu; içimde bir mutluluk bir yana, bir burukgülümseme yaratabilse. hayatgüzel.
Vasati 33 çöp
Yanan her deve daha da boğuyor beni karanlığa; öğrencilik günlerinde yaktığım orgazm sigaralarıve fantazi mumları,izbede güneşin sadece boynu bükük birini çizdiği, duvarda. Arabeskçiye, kumarbaza, alkoliğe ve sebeplerine; evinde bir çay kaşığı kadar huzur olmayana;geçmişe------------------------şimdiye;
bir nefes sigara
bir duble rakı
ve bir el-fatiha.






2oo8

1 Ağustos 2010 Pazar

Hep daha fazlasını istemek; aldıklarıyla yetinmemek
- lüks yemekler yiyip ağızdan sıçan insan

paralel gibi.





Bir de şu var, dikkati kendi üzerinde toplayabilmek, insanların seni göremeyeceği kadar yakınına gelmesi ile alakalıdır.
2 adımla tüm devasalık, bir toz bulutu haline gelebilir.

silkelenmek, çarpma, 2adım geri atma. hepsi aynı rayda giden farklı yolların trenleri olsa gerek.

hepsi aynı tren olsa, daha kolay olmaz mıydı?

30 Temmuz 2010 Cuma


Doğrusunu söylemek gerekirse, herkesten fena halde sıkılmış, bıkmış durumdayım.

Bunun sebebi ne bilmesem daha iyi olur;
* sevgiler hissedilir derecelerinde bir çember oluşturmaya yetmiyorsa etrafınızda; *Fedakarlıklarınızın görünemeyecek durumda insanlara nüksetmişse - lükslerini kullanma göz bantlarıyla -
* Ve bir tane insan kalmadıysa etrafınız da - bugün çok sıkıldım, içelim; dediğinizde ' sizi kırmayacak olan' -

Gerçekten kendinizi en baştan bu yana sorgulamalı ve/veya gidip bir bira alıp, etrafınıza suçu atıp; biranın tadını çıkarmalısınız.

Kaygı duyulan her bokun, içini doldurabilir yoğunluktaki sıvısının yoğunluğunu; beyninden çıkarabilecek herkesin yüksek yoğunluk elde edip, rahat bir sıçış yaşamasını VE isal olmamasını temenni ederim.

21 Mart 2010 Pazar

kolaysa hayatın gidişhatına çelme takın,

başroller yarattığınız hayal gücünüz, veya sandığınızdaki mutlu anılarınız.

hangi biri yeter?